İstanbul, kendi başına şiirlere, kitaplara, romanlara, filmlere ve tarihin en önemli sayfalarına konuk olmuş bir yerdir. 8500 yıllık tarihi geçmişi ile dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan, jeopolitik anlamda önemli bir kenttir. 8500 yıllık tarihi boyunca kavim ve imparatorlukların gözde kenti olmayı başarmış, uğruna nice savaşların yapıldığı bir kenttir. Ticareti, güzergahı, mavisi, yeşili ve daha aklınıza gelebilecek her yönüyle cazibedar bir şehirdir İstanbul.
Tarihi boyunca önemli medeniyetlere ev sahipliği yapan İstanbul, Roma, Bizans ve Osmanlı Devletleri gibi tarihte kendinden en çok söz ettiren devletler için kilit şehir olmayı başarmıştır. Çoğu devlete başkentlik yapmasının yanında finansal anlamda bağlayıcı bir yapıya sahip olması, sürekli olarak şehri fethetmek isteyenlerle anılmıştır.
İstanbul, tarih öncesi dönemlere kadar uzanan bir geçmişe sahiptir, yapılan araştırmalar ve yüzey çalışmaları bunu en iyi şekilde kanıtlamıştır. Küçükçekmece Gölü çevresinde yer alan Yarımburgaz Mağarası’nda yapılan çalışmalarda bulunan kalıntılar, şehrin Neolitik ve Kalkolitik Çağ’a kadar uzandığını göstermiştir. Zira tarih bilimcilerinin araştırmalarına göre şehrin geçmişinin 3 bin 500 yıl öncesine dayanıyor. Yakın dönemde biten ve hizmete giren Marmaray çalışmalarında da İstanbul’un geçmiş tarihi hakkında önemli ipuçları bulunmuştur. Çalışmalar sırasında bulunan bazı izler, şehrin M.Ö 6500’lü yıllara (Cilalı Taş Devri) kadar uzandığını göstermektedir. Şehirde bilinen eski yerleşimcilerden Frenikler ve Trakların haricinde şehirde farklı medeniyetlere dair izler bulunmaktadır.
M.Ö 685 yıllarında kurulan İstanbul, o dönemde Yunanlar tarafından kurulur ve şehrin adı “Byzantion” olarak anılır, bu dönemden sonra şehre Romalıların hakim olması ile kaderi değişen İstanbul, Roma İmparatoru İmparator Severus tarafından oğlunun adı “Augusta Antonina” adı verilir. Uzun süre bu isimle anılan şehir, daha sonra “Nova Roma” ismi ile anılmaya başlar. Uzun süre Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalan İstanbul, I. Konstantin zamanında Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak seçilir, 337 yılına gelindiğinde I. Konstantin’in ölümü üzerine şehrin adı imparatora atfen “Konstantin” olarak değiştirilir.
324 yılından 1453 yılına kadar Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altında kalan İstanbul, bu yıllarda kültür, medeniyet, ticaret ve diplomasinin merkezi olarak hayatta kalır. 1453 yılına gelindiğinde Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen şehir, bu dönemlere kadar Sasaniler, Avarlar, Bulgarlar ve Ruslar tarafından da fethedilmek istenir ancak başarılı olamazlar. II. Mehmet’in fethettiği İstanbul Osmanlı topraklarına dahil edilir ve yeniden isim değişikliğine uğrayarak “İslambol” adını alır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde de bu isim geçmektedir. Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesi, sadece İstanbul için değil, tarih için de yeni dönemin başlangıcıdır zira fethedilen şehirle birlikte Orta Çağ dönemi kapanmış artık Yeni Çağ’a geçilmiştir. Cumhuriyetin ilanına kadar İslambol olarak anılan şehir, 1923 yılında İstanbul adını alır.
8500 yıllık tarihi bir geçmişe sahip olan İstanbul, birçok medeniyete ev sahipliği yaparak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Her döneme dair izlerin bulunabildiği şehirde gezilecek ve görülecek yerlerin sayısı bir hayli fazladır. Tarihi yapılar, doğal alanlar ve finans merkezleri başta olmak üzere, bazı ülkelerden büyük olan İstanbul’u gezmek için uzunca bir tatile ihtiyacınız olacaktır.
Dünyanın medeniyet ve kültür başkenti olarak kabul edilebilecek en şahane yerlerden biridir İstanbul. Tarihi ve coğrafyası ile şehre gelenleri büyüleyici bir cazibesi vardır. Buraya gelen, bir daha geri gitmek istemez. Gitse de yeniden gelmek için gün sayar. Tarihi camileri, kiliseleri, pazarları ve surları… Her biri farklı bir döneme tanıklık etmiş ve günümüze kadar ulaşmışlar. Tabiat harikası Marmara denizi ve şehri çevreleyen Karadeniz, doğa turizmine en çok renk katan yönleridir. Tarihi eser noktasında da oldukça zengin bir yapılanmaya sahip olan İstanbul’da en çok dikkat çeken yerlerden bazıları; Dolmabahçe Sarayı, Göksu, Topkapı Sarayı ve Beylerbeyi Sarayları, Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı gibi farklı dönemlere tanıklık eden tarihi yerlerdir.
Yerebatan Sarnıcı: Avrupa’nın yüzünü temsil eden İstanbul, inanç ve kültür turizmi bakımından da yine önemli yerlere sahiptir. Yerebatan Sarnıcı tarihi dönem olarak en eski yerlerinden biridir.
Ayasofya: Günümüzde müze olarak kullanılan Ayasofya da inanç turizmi açısından oldukça önemlidir. Hemen yanı başında yer alan “Sultanahmet Camii” ve çevresindeki tarihi eserler de görülmeye değer bazı alanlarıdır. Ayasofya, I. Justinien tarafından Bizans İmparatorluğu zamanında inşa edilmiştir. 1453 yılına gelindiğinde, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet, burayı camiye dönüştürmüştür. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında cami, müzeye dönüştürülmüş ve turistik bir yer haline gelmiştir.
Sultanahmet Camii: 1617 yılında yapılan Sultanahmet Camii, İstanbul’un tarihi en büyük yapılarından biridir. Ayasofya’nın hemen yanında yer alan cami, ibadete açık olup her yıl yüz binlerce turistin uğradığı bir mimari eserdir.
Arkeoloji Müzesi: 3 müzeyi barındıran Arkeoloji Müzesi, Sultanahmet semtinde yer almaktadır. Çinili Sultan Ahmet Köşkü, Arkeoloji Müzesi ve Eski Şark Müzesi bu alan içerisindedir.
Kız Kulesi: İstanbul’u en iyi anlatan yerlerden biri de Boğaziçi’nin hemen girişinde yer alan Kız Kulesi’dir. Halka açık olan bu kule, daha önceleri “gözetleme kulesi” olarak kullanılmaktaydı. Ancak İstanbul’un sembollerinden biri haline gelen bu yer hakkında farklı efsanelerin anlatıldığını da söylemek gerekiyor.
Myrelaion Kilisesi: İstanbul’da gezilecek yerler arasında değerlendirilmesi gereken bir diğer yapı ise Roma döneminden kalma Myrelaion Kilisesi’dir. Kilise camiye dönüştürülmüş ve içerisinde o döneme ait birçok iz bulunmaktadır.
Galata Kulesi: 528 yılında Boğazları kontrol etmek amacıyla inşa edilen Galata Kulesi, dünyanın en eski kulelerinden biridir. 17. Yüzyılda Hezarfen Ahmet Çelebi’nin tahtadan yaptığı kartal kanatlarını sırtına alarak Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kadar uçmasıyla kulenin bilinirliği daha da artmıştır. Günümüzde ziyarete açık olan kule, görülmeye değer yerlerden biridir.
Büyük Saray: Bizans İmparatorluğu döneminde Fatih Yarımadası’nın güney ucunda kurulan Büyük Saray, ihtişamı ile İstanbul’u ziyaret edenleri büyüleyen bir yapıdır. 19,000 metrekare alan üzerine kurulan saray, salon, misafir odaları ve küçük müzelerle doludur.
Topkapı Sarayı: 1748 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı, 380 yıl kadar Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi olarak faaliyet göstermiştir. Saltanat Kapısı, Alay Meydanı, Babüsselam, Saray-ı Hümayun ve İç Saray ile kaplı olan Topkapı Sarayı, günümüzde kutsal emanetlerin sergilendiği bir müze olarak hizmet vermektedir.
Süleymaniye Camii: 1551-57 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilen Süleymaniye Camii, devasa yapılardan biridir. İçerisinde medrese ve kütüphanenin bulunduğu cami, İstanbul’un sık ziyaret edilen dini yerlerinden biridir.
Prens Adaları: Her yıl yüz binlerce turistin uğradığı Prens Adaları, tarihte cezalandırılan prenslerin buraya gönderilmesinden dolayı bu ismi almıştır. Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedefadası’ndan oluşan adalar, İstanbul’un en güzel noktalarını oluşturmaktadır.
Miniatürk: Türkiye’nin tüm tarihi yapılarını içerisinde barındıran Miniatürk, İstanbul’da gidilmesi gereken yerlerden biridir.
Dolmabahçe Sarayı: 400 yıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemilerinin demirlendiği yer olarak kullanılan Dolmabahçe Sarayı, Boğaziçi’nin en büyük koyu idi. günümüzde birçok toplantı ve merasimlere ev sahipliği yapan yapı, ziyaretçilerine açık bir yerdir.
Eyüp Sultan Camii: içerisinde türbeler ve tarihi eserlerin bulunduğu Eyüp Camii, İstanbul’un en değerli yerlerinden biri olmakla birlikte Müslümanlar için kutsal bir mekandır. Günün her saati burada ziyaretçileri görmek mümkündür.
Tarihi yapıları ve eserleriyle göz kamaştıran İstanbul, doğal güzellikleri ile de misafirlerini büyüleyen bir etkiye sahiptir. Metropol kenti ziyaret ederken şehrin ağır yürüyen trafiğinin stresinden kurtulmak ve İstanbul’un yeşil ve mavisi ile buluşmak için şuralara gidebilirsiniz.
İstanbul Boğazı: İstanbul’u en güzel tarif eden yerlerden biri İstanbul Boğazı’dır. Çevresinde çok sayıda restoran, kafe ve oturma alanlarının bulunması, burada hoş vakit geçirmek isteyenler için fırsat sunuyor.
Haliç: İstanbul’u izlemek manzarasını seyre koyulmak isterseniz uğramanız gereken yer Haliç Köprüsü’dür. Kasımpaşa’dan Eyüp’e kadar uzanan köprü, mükemmel bir doğaya ve manzaraya ev sahipliği yapmaktadır.
Çamlıca Tepesi: Anadolu yakasının en mükemmel yeri olarak kabul edilen Çamlıca Tepesi’ne çıktığınızda, şehir ayaklarınızın altına serilir. Burada vakit geçirmek başka hiçbir şeye değiştirilmez.
Beykoz: Doğanın her tonunu bir arada görmek için uğramanız gereken yer Beykoz’dur. Sahip olduğu ormanları, doğanın en harika güzelliklerini misafirlerine sunar. Fotoğraf çekmek, doğayı izlemek veya şehir kalabalığından uzaklaşmak isteyenler için önerilebilecek mükemmel bir yerdir.
Kozmopolit bir yapıya sahip olan İstanbul’da yeme-içme noktasında kesinlikle sıkıntı yaşamayacaksınız. Hatta dünyanın neresinden gelirseniz gelin, kendi mutfağınızı da burada bulabilirsiniz. Ancak en çok tüketilen ve İstanbul’un sembolü haline gelen yemekler nelerdir derseniz; Deniz ürünleri, sığır eti, kuzu eti, keçi eti, tavuk, kaz, ördek ve tavşandan yapılan yemekler, etli ve sebzeli yemekleri söylemek gerekiyor.
İstanbul, dünyanın en büyük kentlerinden biridir. Dolayısıyla burada her damak tadına hitap eden lezzetleri bir arada bulabilirsiniz. Asya ve Ortadoğu yemeklerinden, Latin Amerika mutfağına, Alman mutfağından Fransız mutfağına, İtalyan mutfağından dünyanın harika diğer mutfaklarına varıncaya kadar her ülkeden ve her şehirden yöresel yemekleri değerlendirebilirsiniz.
Osmanlı mutfak kültürünü de en iyi şekilde yansıtan İstanbul’da Osmanlı tatlı ve baklava çeşitlerini de çok rahatlıkla bulabilirsiniz. Özellikle de tarihi bir yerinde iseniz mutlaka restoranlarda ya da lüks pastanelerde bu lezzetleri rahatlıkla bulabilirsiniz.
İstanbul’da tarihi yerleri ziyaret etmişken Eminönü’ne inerek deniz kenarında ekmek arası balık yemeyi unutmayın.
Her kategoriden iş alanları, her gruptan alışveriş merkezleri şehirle özdeşleşen yerlerdir. Büyük alışveriş merkezleri, dev forumlar, tarihi çarşı ve pazarlar, kentin dört bir yanını sarmışlar. İstanbul’a alışveriş için gelenlerin en çok uğradıkları yerler; Levent bölgesinde bulunan Metro City, Kanyon, Mecidiyeköy’deki Profilo ve Şişli’deki Cevahir alışveriş merkezleridir.
Her alanda ve kategoride alışveriş yapmak için uygun yerlere sahip olan İstanbul’da kültürel ve yöresel alışverişler de yapılabilmektedir. Bizans döneminde yapılan ve tarihi ile göz dolduran Arasta Çarşısı, Sultanahmet semtinde yer almaktadır. Buradan İznik Çinileri, el dokuması halıları bulabilirsiniz.
Beyazıt’ta yer alan ve yine tarihi dokusu ile hayranlık uyandıran Bakırcılar Çarşısı’na uğrayarak el yapması bakır eşyaları satın alabilirsiniz. 15. Yüzyıldan kalma Sahaflar Çarşısı da burada yer almaktadır, buraya gelerek tarihi kitaplar ve yeni dönem kitaplarından satın alabilirsiniz.
Dünyanın en büyük ve en eski çarşısı olarak nam salan Kapalıçarşı, İstanbul’da alışveriş için uğranılması gereken yerlerden biridir. Çarşıdan bakır eşyaları, el dokuması ürünleri, çinileri, mozaikleri, turistik eşyaları satın alabilirsiniz.
Alışveriş ve eğlencenin merkezi İstanbul’da arayıp da bulamayacağınız şey yoktur, Bağdat Caddesi üzerinde sağlı sollu sıralanan alışveriş mağazalarına uğrayabilir, Divan Yolu Caddesi’nde şehrin ritmini dinleyebilir, İstiklal Caddesi üzerinde dünya markalarını görebilir ve alışverişinizi yapabilirsiniz. Ayrıca İstiklal Caddesi’ne yakın bir noktada yer alan Osmanbey Caddesi de kentin en hareketli yerlerinden biridir.